<
Hak-yareni

ŞİİRLER

 

         

 

Üç Harf yanyana kaç şekilde gelir Bilirmisin ?
Aşk dersin .. Sen dersin .. Ben dersin ..

 Sen ...Ben biter Biz dersin
gün gelir Git dersin..

 Peki Dur Kelimesinden Haberdar degilmisin ?
Dur demeyi Bilmezmisin
 Git demek kolay
Dur diyebilecek kadar Yüreklimisin.. ?  CAN YÜCEL

       

                             DESEM Kİ
             
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
 Sende seyrediyorum   denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
 Senden kopardım çiceklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende  sürdüm,  
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
 Desem ki sen benim için ,
 Hava kadar lazım,
 Ekmek kadar mübarek,
 Su gibi aziz bir şeysin;
 Nimettensin,nimettensin!
 İnan bana sevgilim inan,
 Evimde şenliksin,bahçemde bahar;
 Ve soframda en eski şarap.
 Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
 Rüzgarlarla,nehirlerle ,kuşlarla beraber.
 Günlerden sonra bir gün,
 Şayet sesimi fark edemezsen
 Rüzgarların,nehirlerin,kuşların sesinden
 Bil ki ölmüşüm.
 Fakat yine üzülme,müsterih ol;
 Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
 Ve neden sonra
 Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
 Hatırla ki mahşer günüdür,
 Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.(CAHİT SITKI TARANCI)
                                                               

                        

                             BENİ UNUTMA 

Bir gün gelir de unuturmuş insan,
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen her gece yorgun sesiyle,
Saat on ikiyi vurduğu zaman ,
Beni unutma.
  
Çünkü ben her gece o saatlerde,
Seni yaşar ve seni düşünürüm.
Hayal içinde perişan yürürüm.
Sen de karanlığın sustuğu yerde,
Beni unutma.
 
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime ,ey yar.
Senin de başında o çılgın rüzgar,
Deli deli esiverirse bir gün,
Beni unutma.


Ben ayağımda çarık ,elimde asa,
Senin için şu yollara düşmüşüm.
Senelerce sonra sana dönüşüm ,
Bir mahşer gününe de rastlasa,
Beni unutma.(ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN)


            
         

     
                          BİZİM MEMLEKET
 
                                                                                                       
İçimden tanırım ben o illeri
Onlar ki zahirde viran olurlar.
Ardıçlı dağları,çamlı belleri
Aşanlar Şirin'e hayran olurlar.

Dökülür köpüklü sular yarından,
Baharlar yaratır kışın karından,
İçenler sihirli pınarlarından
Şöyle bir silkinir ceylan olurlar.

 

Orada yaşayan erlerin içi    
Bir tasta yoğurur derdi,sevinci.
Onlar ki sabansız,tarlasız çiftçi;
Davarsız ,kavalsız çoban olurlar...

 
Başı boş kırlara salar tayını,
Elinden düşürmez okla yayını,
Aklına getirmez  zafer payını
Memleket yolunda kurman olurlar. (FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL)
  

          
                

                   HIZIR'A MEKTUP
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kal'asının burcunda
Sonsuz bir belaya nazır
Topuklar boşluğun avucunda
Derin yar adım çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır,Divan hazır
Ferman hazır,Kurban hazır 
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme  döndüğü sınır
Peri  değil,Huri değil
Gülce bir insan
Hayal değil,Masal değil
Gülce bir buhran
Maraz değil,Mecaz değil
Gülce bir tufan
Güzelliğin zulme döndüğü sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek
Gülce bir beyaz zehir
Gülce bir vahim haz
Pir tuttu beni zahir 
Bir daha bırakmaz
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme döndüğü sınır
Sonum yazık,sonum hüsran
Adım gibi biliyorum
Başlanmamış bir korkudan
Ölüyor,diriliyorum
Ben fakir,En hakir
Bin taksir, Ateşten,Kalleşten
Mızraktan gürzden
Dabbetülarzdan
Korkuyu bilmeyen ben
Korkuyorum Gülce'den
Ödüm  patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor,ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum.
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek
                    
ÖMER LÜTFÜ METE                

                      
         
                        İNFİLAK
Ben gidince hüzünler bırakırım
Bu senin yaşadığındır
Bir ev sıkılır kadınlardaki
Bir adam sıkılır kadınlardaki
Seni sevmek bu kadar mı
O benim yaşadığımdır.

Bazan da bir yerde kuşlar vardır
Ne uçmak ne görünmek için
Bir karanfil pencereyi deler
Bir kapı kendiliğinden kapanır
İstesek sevişirdik ama olmadı
Biz  değil yaşayan acılardır.

Gitsem de her yerde biraz vardır
Hatırda zamansız bir plak
Bir otel kapısı,biraz istasyon
Vardır o seninle birlikte olmak
Buluşur çok uzaktan ellerimiz
Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.(EDİP  CANSEVER)

                     
                

                             TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ


Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
 hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, 
 bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
 Meselâ bir barikatta dövüşerek

 meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken 
 meselâ denerken damarlarında bir serumu 
 ölmek ayıp olur mu?

 Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
 hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

 Seversin dünyayı doludizgin 
 ama o bunun farkında değildir 
 ayrılmak istemezsin dünyadan 
 ama o senden ayrılacak 
 yani sen elmayı seviyorsun diye 
 elmanın da seni sevmesi şart mı? 
       
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık 
 yahut hiç sevmeseydi. Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

                          Nazım Hikmet RAN
             
                                                   
                          
Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!

              
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez!!!(OSCAR WİLDE)
 
                    

 

Her sevdiğimden bir şeyler öğreniyorum
Her bir şey öğreteni seviyorum
Severek yaşıyorum
Değil mi ki zaten yaşamak;Sevmek ve Öğrenmek
Herkesten bir şeyler öğreniyorum
Bir şeyler öğrenmeyi seviyorum
Sevmeyi öğreniyorum
Öğrendikçe daha çok seviyorum
Severken yürekler tek,beden tek,
Sevgi,vermek demek
Yaşamak:Sevmek ve öğrenmek demek...
Sevmiştim seni gözlerinde dünyayı görür gibi
Duru pınarlardan su içer gibi
Ruhumun sesini dinler gibi
Sanki başımda kavak yelleri eser.

                                            
 

 

              
                   

              VAKTİ GEÇMİŞ DÜŞÜNCELER
İş işten geçti de olduk farkında,
Meğer yaşamak da bir sanat imiş.
Ezildik büzüldük felek çarkında,
İş uzun emelden ferâgat imiş.
 
Hayat yollarında hızlı yürüdük,
Yağmurda ıslandık,  günde kuruduk,
Yitirdik sağlığı çöktük çürüdük,
Sağlık ele geçmez saltanat imiş.
 
Hayâl denizine gemiler saldık,
Kara yaygılarla uykusuz kaldık,
Dünya varlığında sanki ne aldık,
İşin başı sabır, kanaat imiş.
 

Çok imiş hayatın özellikleri,
Bakmış görmemişiz güzellikleri,
Biz mekân tutmuşuz gazelllikleri,
Sevip sevilenler bermurat  imiş.
 

Halil, gam kederi silmek gerekmiş,
Kuru ekmek yiyip gülmek gerekmiş,
Dakkanın kıymetin bilmek gerekmiş,
Ömür bir sınırlı seyahat imiş.

 
            HALİL KARABULUT
 
                           

                                        
                        MEZARLIK

Sabah mezarlığa vardım,
Baktım herkes ölmüş yatar,
Her biri çâresiz olup,
Ömrünü yitirmiş yatar.

Kimi yiğit, kimi koca,
Kimi vezir kimi hoca,
Gündüzleri olmuş gece,
Karanlığa girmiş yatar.


Vardım onların katına,
Baktım ecel heybetine,
Ne yiğitler muradına,
Daha ermemiş yatar.

Niceleri bağrın deler,
Kurtlar üstünde gezeler,
Gepegencecik tazeler,
Gül gibi solmuş yatar.


Yarı kalmış tüm işleri,
Dökülmüş inci dişleri,
Dağılmış sırma saçları,
Hep yerlere düşmüş yatar.


Çürüyüp durur tenleri,
Hakka ulaşmış canları,
Görmez misin sen bunları?
Nöbet bize gelmiş yatar.  (YUNUS EMRE)


                          
      

      KÜÇÜK DÜŞ'TEN BÜYÜK DÜŞ'E DÜNYANIN DEKOLTESİ

   Lacivert bir kutuydu
   Ben bir düşe düştüm
   Hem düşü görendim
   Hem de bizzat düştüm

   İçinden geçmiştim
   Zamana baktım
   Bugündüm, gelecektim
   Hem de galiba dündüm

   Duran nasıl dönermiş
   Gelen nasıl gidermiş
   Bildi
   Bilmedin
   Bilemedin
   Hem ondan kaçtım
   Bir de peşine düştüm



           
                       UÇUN KUŞLAR
     Uçun kuşlar uçun doğduğum yere,
     Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
     Ormanlar koynunda bir serin dere
     Dikenler içinde sarı gül vardır.

     O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
     Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
     Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
     Yüce dağ başında siyah tül vardır.

     Orda geçti benim güzel günlerim
     O demleri anıp bu gün inlerim
     Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
     İçimde oralı bir bülbül vardır.

     Uçun kuşlar uçun burda vefa yok,
     Öyle akar sular, öyle hava yok,
     Feryadıma karşı aksi seda yok,
     Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

     Hey Rıza! Kederinde başından aşkın,
     Bitip tükenmiyor elemi aşkın,
     Sende derya gibi daima taşkın,
     Daima çalkanır bir gönül vardır.
     RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI

      
       

                       NERDESİN?
    
      Geceleyin bir ses böler uykumu,
       İçim ürpeymeyle dolar: Nerdesin?
       Arıyorum yıllar var ki, ben onu,
       Âşı kıyım beni çağıran bu sesin.

       Gün olur sürüyüp beni derbeder,
       Bu ses rüzgârlara karışır gider;
       Gün olur peşimden yürür beraber,
       Ansızın haykırır bana: Nerdesin?

       Bütün sevgileri atıp içimden,
       Varlığımı yalnız ona verdim ben,
       Elverir ki bir gün bana derinden.
       Ta derinden bir gün bana "Gel" desin.
                           
                            AHMET KUTSİ TECER



        

                  GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
   
      Ne doğan güne hükmüm geçer,
      Ne hâlden anlayan bulunur;
      Ah, aklımdan ölümüm geçer!
      Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur...

      Ve gönül Tanrı'sına derki:
     "Pervam yok verdiğin elemden;
      Her mihnet kabulüm, yeter ki
      Gün eksilmesin penceremden!"

                              CAHİT SITKI TARANCI


           

                               SANAT

      Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek.
      Bizim diyarımız da bin bir baharı saklar!
      Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
      İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

      Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
      Gezersin kırk asırlık bir mâbedin içini,
      Bizi sarar bir sülüs yazı görsek duvarda,
      Bize heyacan verir bir parça yeşil çini...

      Sen raksına dalarken için titrer derinden,
      Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin.
      Bizimde kalbimizi kımıldatır yerinden,
      Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

      Fırtınayı andıran orkestra sesleri
      Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
      Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
      Bizde geçer en hazin bir musiki yerine!
  
      Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
      Yabancı bir şehirde bir kadın heykeline,
      Biz  duyarız en büyük zevkini ruhumuzun,
      Görünce bir köylünün kırılmayan belini...

      Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
      Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz!
      Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
      Sana uğurlar olsun...  Ayrılıyor yolumuz!

                                   FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
      
          


                        SONSUZ RÜYA

       Ezeli varlığa candan vurulan âşıklar,
       Ses alır tâ  ötesinden ebedi dünyanın.
       Yerin altında devam etmesidir bence ölüm,
       Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rüyanın.


                 


     Yüreğimin sesini dinletirim
     Aklımla gördüğüm dünyanın ucunda garip bir isim
     Yüreğimle konuşan, kalbimle kımıldayan biri var
     Hayatımın anını ruh alemiyle özdeşleştiren bir isim
     Maddeden uzak mana iklimini yoğunlaştıran biri var
     Dünyası çetin, zeki ve metin
     Hiç korku bilmiyor her zaman fatin              
     Ruhuna yansıyan lalezar gülün
     En derin kokulu sevgi ruhlu biri var

     Mutluluğun sembolü güzellikler diyarı
     Ayrılmak hiç olmasın gönüller doysun
     Yüreğime yansıyan hep o var
     Maddeden uzak mana iklimini yoğunlaştıran biri var
(M.B)




Yapraktı

Başka türlü bir şey benim istediğim:
Ne ağaca benzer, ne de buluta.
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz,

Havası ayrı hava..

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun

Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince
Dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
Vardığın çimen yeşilliğince

Nerde gördüklerim?
Nerde o beklediğim
Rengi başka
Tadı başka..

 

CAN YÜCEL

   Sevgi Duvarı

Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
Çöpcülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Dustuğum yer öyle açık seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

        EY SEVGİLİ EN SEVGİLİ
 


 

 

 

 

Gelin gülle başlayalım atalara uyarak 
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine 
Bir anda yükselen bir bülbül sesi 
-Erken erken karlar ortasında Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta- Bana geri getirir eski günleri ...Paslanmış demir bir kapı açılır 

Küf tutmuş kilitler gıcırdarken 
Ta karanlıklar içinde birden 
Bir türkü gibi yükselirsin sen 
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken 
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri 
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi 
Saçar ortalığa zamanın 
Ağaran saçın toz toprağını 
Bana ne Paris'ten 
Newyork'tan Londra'dan 
Moskova'dan Pekin'den 
Senin yanında 
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı 
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu 
Geceme gündüzüme 
Gözlerin 
Lale Devrinden bir pencere 
Ellerin 
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den 
Kucağıma dökülen 
Altın leylak 

III 

Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla 
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma 
Kimi ırmaklardan yansıma 
Kimi kayalardan kırpılma 
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma 
İçi ölümle dolu 
Dönen bir huni 
Doğarken güneş 
Kesilmiş ölü yüzlerden 
Bir mozayik minyatürlerden 
Dokunur tenimize 
Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay 
Ve birden senin sesin gelir dört yandan 
Menekşe kokulu sütunlardan 
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan 
Gözlerine ait belgeler sunulur 
Ey aşkın kutlu kitabı 
Uçarı hayallere yataklık eden 
Peri bacalarının yasağı 
Gönlümün celladı acı mezmur 
Bana bıraktığın yazıt bu mudur 
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi 
Senden bir gök 
Senden yıldızlar ördüler 
Ateş böcekleri 

O gece dört yanıma 
Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı 
Sen bir anne gibi tuttun ufukları 
Ve çocuklar gülle anne arasında 
Seninle güller arasında 
Tuhaf bir ışık bulup eridiler 
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler 
Aramızdaki sırra 
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar 
Gençlik monologları 
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından 
Bana getiren 
Yasamız vardı 
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne 
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben 

IV 

 


Senin kalbinden sürgün oldum ilkin 
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği 

Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Uzatma dünya sürgünümü benim 
Güneşi bahardan koparıp 
Aşkın bu en onulmazından koparıp 
Bir tuz bulutu gibi 
Savuran yüreğime 
Ah uzatma dünya sürgünümü benim 
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil 
Ayaklarımdan belli 
Lambalar eğri 
Aynalar akrep meleği 
Zaman çarpılmış atın son hayali 
Ev miras değil mirasın hayaleti 
Ey gönlümün doğurduğu 
Büyüttüğü emzirdiği 
Kuş tüyünden 
Ve kuş sütünden 
Geceler ve gündüzlerde 
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Bütün şiirlerde söylediğim sensin 
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin 

Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın 
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin 
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için 
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini 

Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini 

Ey gönüllerin en yumuşağı en derini 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Yıllar geçti saban ölümsüz iz bıraktı toprakta 
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında 
Çatı katlarında bodrum katlarında 
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba 
Hep Kanlıca'da Emirgan'da 
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında 
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında 
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Ey çağdaş Kudüs (Meryem) 
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) 
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi 
Sevgili 
En sevgili 

Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında 
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında 
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında 
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında 
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında 
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda 
Verilmemiş hesapların korkusuyla 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır 
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır 
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır 

Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır 
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır 
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır 
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır 
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır 
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır 
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır 
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır 
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır 

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır 

Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır 

Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili

 

 

 

sitene mouse kodu ekle -
her hakkı saklıdır - 2010
®
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol